Nail Çakırhan Biyografisi
Nail Çakırhan, 14 Temmuz 1910 tarihinde Muğla ’nın Ula ilçesinde doğmuştur. Bütün ismi Nail Vahdeti Çakırhan ’dır. Annesinin ismi Halise Hanım, babasının ismi Ali Efendi ’dir. Okuma yazmayı daha okula başlamadan, evde amcasını bildi. İlkokula kaydı, imtihanla Doğrudan ikinci sınıfa yapılır ve altı senelik rüştiyeyi bcerahatçilikle bitirdi.
1921 senesinde Muğla’daki İdadiye’ye yazılır. Ula dışına ilk çıkışıdır bu. Dostlarından bkocamanla kiraladıkları han odasında uyuyup kalkarlar. Tatil günlerinde Muğla’dan Ula’ya iki buçuk-üç saatlik yolu atla, at olmadığında yürüyerek gidip gelmesi gerekir. Akranlarından çok büyüklerle birlikte olmaktan beğenen, içe kapanık bir çocuktur. Boş zamanlarının tümünü mektep kitaplığında geçirir. Mektep bittiğinde kitaplıkta okumadığı kitap kalmamıştır.
1925 senesinde Konya Lisesi’ne yatılı talebe olarak girer. Orada Ahmet Hamdi Tanpınar, Saadettin Nüzhet Ergun gibi bedelli öğretmenlerle karşılaşır.
Onuncu sınıfta “Kervan” isminde bir mecmua çıkarır. Bu mecmuada 1927 senesinde yayımladığı bir şiiri suratından bayanlara hakaret ettiği bahanesiyle duruşmaya verilir. Oysa Faruk Nafiz Çamlıbel‘in mektep kitaplığında bile yer alan mısralarına öykünmekten öte bir şey değildir yazdığı. Ön sıraları bayanların doldurduğu kalabalık duruşma gününde savcı, mahkûmiyetini, başka kabahati olmadığı için cezasının tecilini arz eder. Ancak beraat eder.
Lise sonda da yeniden dostlarıyla çıkardığı “Millete Doğru” mecmuasında yayımlanan ‘Alev Yağmuru’ başlıklı şiiri suratından tasaya girer başı. Müstebitlerden, derebeylerinden söz eden bir şiirdir bu. İhbar üzerine Konya Emniyeti tarafından nezaretine alınır. Bütün de bakalorya olgunluk imtihanlarına hazırlan sonra, onun yanında, yetkililerle Ankara arasında bir telefon konuşması geçer. Telefonun değişik ucundan verilen talimatı çok net olmasa da dinlemiştir: ‘Bırakın çocuğu! Ayıptır…’ Atatürk‘tür bu talimatı veren.
“Ben bu şiirle Atatürk’ü değil, Muğla’daki ağaları benzetmiştim derebeylerine. Atatürk biz gençler için muhteşem bir dahi, taptığımız bir insandı. Ona hakaret etmeyi düşünmem bile olası değildi. İşgüzarın bkocaman şiiri ters açıklamış ve gözaltıya attırmıştı beni. İmtihanlara polis refakatinde gidip geldim.”
Aynı şiiri suratından bir defa da İstanbul’da dava açılır hakkında. Fotoğraflı Ay mecmuasında çalışmakta olan Nazım Hikmet çok beğendiği şiiri Hukuk Fakültesi talebelerinin çıkarmakta oldukları ‘Hareket’ mecmuasında yayımlatmıştır. Üstelik de bütün sayfa ve kocaman puntolarla. Konya’da takipsizlik kararı aldığı halde İstanbul’da ki davada altı ay ceza yer. Ancak, temyiz bu kararı resen bozar ve beraatına karar verir. Nazım Hikmet‘le de bu olay dolayısıyla tanışırlar.
İstanbul Tıp Fakültesinde başladığı eğitimini yarıda bırakıp Hukuk Fakültesine devam etti. Bu işi de benimseyemeyince, Edebiyat Fakültesine girdi. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam ederken bir yandan da Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yapar. Aynı zamanda yazdığı şiirler Fotoğraflı Ay’da mecmuasında yayımlanır.
1930 senesinde Nazım Hikmet ile birlikte “1+1=Bir” isimli ortak bir şiir kitabı çıkardı. Bir yarıyıl Nazım Hikmet‘in babasının evinde birlikte yaşarlar. İki sene sonra da ‘komünist teşkilatı kurmaktan nezaretine alınırlar. Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet ile aynı koğuşta iki buçuk sene kaldı. 1933’te, Cumhuriyet’in onuncu seneyi sebebiyle çıkarılan genel bağışlamatan faydalanır ve 1934’te serbest kalırlar.
“1+1=Bir” isimli şiir kitabında ve 1930’lu, 40’lı senelerde mecmualarda çıkan şiirlerinde Nail V. imzasını kullandığı için edebiyat çevreleri onu daha çok bu isimle tanıyor.
Mapustan çıktıktan sonra iş istemek için yeniden memleketlisi Yunus Nadi Abalıoğlu ’na başvurur. Cumhuriyet gazetesiyle birlikte Hayat Ansiklopedisi’nin düzeltmenliğini üstlenir.
1934’te kimseye haber vermeden ortadan kaybolur. İstanbul’dan Hopa’ya, oradan da bir dostunun dayanağıyla Sovyetler Birliği’ne gider. Moskova‘da Puşkin Meydanı’na yakın bir yurtta üç ay Rusça bilir. Ardından Moskova Doğu Milletleri Üniversitesi’ne KUTV girer. Orada iki buçuk sene sosyalizm ve ekonomi görür. Stalin, Tito, Hoşimin, Kruşçev, Dimitrov gibi ehemmiyetli politikacıların bazılarını görür. Bazılarıyla tanışma fırsatı bulur. Öğrenimi sürerken bir yandan da uygulamaları yakından görmek ister ve kendi isteği üzerine Moskova yakınlarında bir tekstil fabrikasına gönderilir.
Rusya ’da iken 1936 senesinde Taisa isminde bkocaman ile evlendi. İkinci Dünya Savaşı çıkma üzere iken 27 Nisan 1937 tarihinde sekiz aylık hamile karısından apar topar ayrılıp Türkiye ’ye dönmeye mecbur bırakılır. Oğlunu ancak 42 sene sonra görebilmiştir. Birkaç Türk’le birlikte Odesa’ya, oradan bir taka ile İstanbul ’a ve oradan Bhatırlama-İzmir üzerinden Muğla ’nın Ula ilçesine gitti. Daha biltihapçı hafta onu Ula çarşısında gören nahiye müdürünün ihbarı üzerini tutulur. Tutuksuz olarak suçlanır ve hududu pasaportsuz geçmekten başka kabahati olmadığı için aldığı hafif ceza tecil edilir.
1934 senesinde gittiği Sovyetler Birliği’nden 1937 senesinde yurda döndü.
Yurda dönüşünün ilk ayında askere alınır. Manisa Piyade Tümeni’nde muhasebe işlerine bakmakla görevlendirilir. Subaylık hakkından yoksun bırakılsa da iyi muamele görür askerde. 1937 sonlarında sağlık sebepleriyle hava metamorfozu alır, sonra da çürüğe çıkarılır.
1938 senesinde Tan gazetesinde çalışmaya başlar. Bir yarıyıl kitapçılık yapar, Çocuk Esirgeme Müesseseyi’nda muhasebeci olarak çalışır. Nail Çakırhan, 1945 senesinde Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel‘in çıkardıkları Görüşler mecmuasının sekreterliğini yaptı.
“1+1=Bir” isimli şiir kitabında ve 1930’lu, 40’lı senelerde mecmualarda çıkan şiirlerinde Nail V. imzasını kullandığı için edebiyat çevreleri onu daha çok bu isimle tanıyor.
Atatürk ’şöhret yakın dostlarından Hasan Cemal Bey ’in kızı ünlü Arkeolog Profesör Hekim Halet Çambel ile 1938 senesinde evlendi.
1946 senesinde kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin kapatılması üzerine hapsedilir ve dört sene yattıktan sonra 1950 bağışlamasından faydalanarak serbest kalır. On beş gün sonra da yurtdışında rehabilitasyon görmekte olan eşi Halet Çambel‘in yanına giderek İtalya, Fransa, İsviçre, Avusturya‘da toplam bir buçuk sene kalır.
Mimarlık kariyerine ilk adımını, yeniden Halet Çambel‘in Profesör Helmuth Theodor Bossert ile birlikte kazılarını yürütmekte olduğu Osmaniye şehri Kadirli ilçesi hudutları içerisinde bulunan Karatepe’de attı.
Kazıda çıkan arkeolojik buluntuların onarımı, korunması ve sergilenmesi için geniş bir alanın saçaklıkla örtülmesi gerekmektedir. Müteahhit işi bırakınca yerine yenisi bulunamamıştır. Avan projesini mimar Turgut Cansever‘in yaptığı işi yürütmek Nail Çakırhan’a kalır. Oysa hiçbir tecrübeyi yoktur bu mevzuda, çivi bile çakmamıştır. Harıl harıl kitap okur, ustalarla konuşur ve son derece başarılı bir uygulama çıkarır ortaya.”Karatepe Üryan Beton Sarih Hava Müzesini”, kazı evini ve öbür binaları kendisi inşa etti. İş bu kadarla kalmaz: kazı evi, karakol, orman bölge şefliği binaları, bölge yatılı mekteplerinin inşaatı kazanç ardından.
1963‘te Ankara‘da, projesi yeniden Turgut Cansever‘e ait olan Türk Tarih Müesseseyi binasının inşaatına reelleştirir. Ardından Alman Elçiliği’ne bağlı Alman Lisesi’nin üretimi kazanç. Aynı sene, Halet Çambel Ergani’de Chicago Üniversitesi işbirliği ile kazıya başlamıştır. Orada da bir kazı evi yapar, kazılara destek eder. Katkılarından dolayı eşiyle birlikte Chicago Üniversitesi‘nin misafiri olarak Amerika’ya çağrılır. Üstelik vakitsiz vize verilmiştir. Gidemezler. Yoğun çalışmalardan bitkin düşmüş, sıhhati bozulmuştur.
Sağlık meselelerinden dolayı dinlenmek üzere hekim önerisine uyarak eşiyle birlikte 1970 senesinde Muğla, Akyaka’ya yerleşti ve iki dönüm toprak aldı. Burada ananesel mimariyi günümüz koşullarıyla buluşturan ve çevre ve doğa ile bütünleştiren bir ev inşa etti. Bu ev kendisine 1983 senesinde dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden “Ağahan Mimarlık Ödülşöhreti” getirdi. Mimarlık eğitimi almamış bkocaman olarak bu ödülü alması mimarlık dünyasında “Alaylı-Okullu” kavgası başlattı.
Nail Çakırhan, ödülden sağladığı kaynakla Muğla’daki Konakaltı Hanı’nı Kültür Evi olarak restore etti. Ardından yörede muhtelif evler, oteller, tatil köyleri inşa etti. Beton yerine ahşap evler inşa ederek Akyaka evleri diye bilinen ekolü oluşturdu. Ona ödül getiren evi, 1998 senesinde kültür ve sanat merkezi olarak hizmete girdi
Nail Çakırhan, 1938 senesinde Arkeolog Halet Çambel ile evlendi. Ömrünün sonuna kadar da evli kaldılar.
Hiç bir zaman mimarlık eğitimi almamış olan Nail Çakırhan’ın ilk işi gazetecilik ve şairlikti. Nail Çakırhan’ın yapıya olan alakası 40’lı yaşlarında, arkeolog olan eşi Halet Çambel’e arazi çalışmalarında eşlik ettiği sırada başladı. Takribî on sene, yapı projelerinde denetçilik yapan Nail Çakırhan; annesinin daha önceki, yerel usullerle yapılmış evini, o yörede çalışan iki marangoz ustasının dayanağıyla restore etti. Bu vesileyle lüzumlu el sanatını bilen Nail Çakırhan kendi evini yapmaya koyuldu.
Yapıya dair fikirler ve formlar kabataslak taslaklarla oluştu ve ananesel yapı ustalarının kullandığı usulleri izleyerek arazide uygulandı.
Mimar, ana yüklenici ve şantiye şefi rollerini üstlenen Nail Çakırhan projeye 1969’da kağıt üzerinde yaptığı krokilerle başladı; 1970 senesinde başlanan inşaat ise uygulama çizimleri kullanılmadan bitirildi. Üretimi 1 sene süren evin inşaatında Ula’lı ağaç ustaları Ali Duru ve Cafer Karaca çalıştı.
Nail Çakırhan, 1983 senesinde Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü aldı. Nail Çakırhan’ın kendisi ve eşi için Muğla’nın Ula ilçesine bağlı bir mahalle olan Akyaka’da planladığı, üretimi 1971’de biten konut projesi 1983 senesinde Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görüldü.
Nail Çakırhan, 11 Ekim 2008 tarihinde Muğla ’da 98 yaşına can vermiştir.