Mahzuni Şerif Biyografisi
Türk toplum müziği sanatçısı, millet ozanı
Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1940 tarihinde Kahramanmaraş ’da Afşin ilçesi, Berçenek Köyü’nde doğmuştur. Reel ismi Şerif Cırık ’dır. Annesi Döndü, babası Zeynel Cırık ’dır. Berçenek’te ilkokul olmadığı için Elbistan’ın Alembey Köyü’nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur’an eğitimi aldı. Daha Önceki Türkçe okur, yazar. Ancak, 1956 senesinde kendi köyüne gelen ilkokuldan mezun olur.
12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısınını ve daha sonra 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha isminde bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı.
1956 senesinden itibaren saz askeri mektepte iken saz çalmaya ve şiirler yazmağa, türküler söylemeye başladı.
1956 senesinde, o zaman Mersin ’de olan Astsubay Hazırlama Okulu‘na kaydoldu ve 1959 senesinde bitirdi. 1960 senesinde Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’ndan mezun oldu. 1960 senesinde eşi olacak Suna hanımı kaçırarak 6 ay birliğinden ayrı kaldığı için Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesildi.
1960 senesinde Ankara‘da İtalyan asıllı Sovina Suna adlı bir kızla tanıştı. Onunla evlenmeye karar verdi. Ama kız o zaman daha 14 yaşında idi. Kanunlara göre evlenmesi mümkün değildi. Suna’yı kaçırıp, köye götürdü. Annesi, babası şikayet edince; bir yandan 14 yaşındaki kız kaçırmış bir şahıs, bir yandan mektep firariyi, bir yandan da askere gitme ağı olarak aranıyordu. Mahzuni, ismini Suna yaptığı Sovina’yı çok beğenir. Sonuçta evlendi.
1964 senesinde dünyaya gelen oğulları Emrah henüz bir kaç aylıkken Mahzuni, Suna ve Emrah’ı Babası Zeynel’e emanet ederek, vatani görevini yapmak üzere askere gider. Daha sonra eşi Suna ’yı bir dostu aldatarak konutu terk etmesine sebep oldu.
Mahzuni ordudan ayrıldıktan sonra cemiyetsel, politik mevzuları ele alan; ananesel millet şiirini devam ettiren ve öbür yanda protest şiirlerle milletin meselelerini dile getiren; millet aşığı veya millet ozanlığına başladı. 12 yaşlarında gönül verdiği bu ananeyi hayatı boyunca devam ettirmiştir. Saz çalmayı amcası Aşık Fezali Pehlül Baba ’dan bildi.
1961 senesinden itibaren Türk toplum müziğine gönül verdi. 1964 senesinde çıkarttığı ilk plağı ile müzik piyasasına girdi. Bir müddet Gaziantep‘te ikamet ettikten sonra Ankara‘ya göç etti. 1963 ve 1964 senelerinde 2 yıl Emekçi Partisinin gençlik kollarında etkin olarak görev yaptı.
Fikret Otyam ile tanıştı. Onun sayesinde Hürriyet Gazetesinden Cüneyt Arcayürek ile tanıştı. Basında onu hakkında ilk yazı Cüneyt Arcayürek ’nam kaleminden Hürriyet gazetesinde çıktı. Millet ozanları olarak seslerini duyurmak için Aşıklar Derneğini kurdu. Fikret Otyam‘ın ve Gazeteciler Sendikası’nın takviyeyi ile konserler verdi.
Kazanmaya başladığı paralarla 1968‘de kendi ismine bir plak işletmesi kurdu. Ama, ortakları Ayhan Coşkun ve Abas Sütçü’yle kısa zamanda batırdı.
1974 senesinde yurtdışından konser dönüşü hemen hapsedilir. Sebebi de bir THKO Türkiye Millet Kurtuluş Ordusu teşkilat militanın ‘Mahzuni seni istiyor’ palavrasını söylenerek kaçırdığı Türkola Plakları sahibinin şikayeti üzerine. Yapılan duruşmada 14-15 ay mapus cezasına çarptırılır. 70 ’li senelerin ortasından itibaren 8 sene müddet ile sahnelere çıkışı, yurtdışına gitmesi yasaklanır. Uyumunu minik bir dükkanda plak satarak sağlamaya çalışır.
1981-82 senelerinde yasaklı olduğu için saklı bir biçimde stüdyolarda plak doldurur. Fakat bu plaklar 1986 senesine kadar piyasaya sürülmez, saklanır. 1986 senesinde ozanımızın üzerindeki yasak kalkar. Saklı bir biçimde doldurmuş olduğu plaklar piyasaya sürülürler.
1989-1991 seneleri arasında Millet Ozanları Federasyonu tarafından Dünya’nın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi.
Aşık Mahzuni, Dom Dom Mermiyi, Yedin Beni, Yuh Yuh, Fadimem, Gül Suratlım, Ciğerparem, Merdo,Arkadaşım Arkadaşım, Han ayyaş Hancı ayyaş, Çeşmi Siyahım,Palavra Dünya, Ağlasam mı?, Abur Cubur Adam, Katil Amerika ve Ekmek Kölesi gibi yapıtlarıyla tanındı.
Aşık Mahzuni’nin türkülerini Ersen ve Dadaşlar, Edip Akbayram, Cem Karaca, Gülden Karaböcek‘ten Zeki Müren‘e, İbrahim Tatlıses‘ten, Ahmet Kaya‘ya, Mahsun Kırmızıgül‘e, Murat Göğebakan‘dan, Selda Bağcan‘a kadar birçok Türk toplum müziği ve bazı pop müzik sanatçıları da okudu.
1971 senesinde askeri darbe neticeyi Süleyman Demirel hükümeti yıkılmış, Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulmuştu. Bu hükümet sol kesime karşı şiddetli baskı uygulayınca Mahzuni Şerif türküyü patlatmıştı. Çıkardığı 45’lik plak, ‘Erim erim eriyesin/Versiyon versiyon sürünesin’ diyordu.
Sonuç olarak hemen hapsedilir ve 10.5 ay cezaya çarptırılır.
Sene 1972. Mahzuni Şerif, elinde sazı, Sivas‘ın Sivrialan Köyü’ne Aşık Veysel‘i ziyarete gitti. 1973 senesinde ulusu kabahate teşvik etmekten hapsedilir. Ankara’da Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı.
Millet şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni’nin 453 plağı, 50 kasedi ve yayınlanmış 9 adet kitabı vardır.
Aşık Mahzuni, Geçmişinde yapılan eziyet ve haksızlığa kin beslememiş olup, Yezit kelimesini yalnız Hz.Hüseyin‘i şehit eden Emevi zalimi için kullanmış ve hiç bir sünni arkadaşına Yezit yakıştırmasını reva görmemiştir.
1997 senesinin haziran ayında Almanya‘da beyin kanaması geçirip, Almanya ‘nın Ulm Şehrinde rehabilitasyon gördü.
Mahzuni Şerif, Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi’ne ‘Hem Kızılbaş hem Alevi’yim’ başlıklı bir yazı yazmıştı. “Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir kabahat varsa o da dedemdedir.” dediği için, 2001 senesinin Kasım ayında Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından aleyhinde dava açıldı. İlk duruşması 27 Aralık 2001 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesinde başladı. 17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya’nın Köln şehrinde ölüm ettiğinde Devlet Güvenlik Mahkemesindeki davası henüz sonuçlanmamıştı.
Mahzuni Şerif, 2001 senesinin başlarında kalp ve solunum yetmezliği sebebiyle JFK Hospital İstanbul sağlık kurumunda yoğun bakım altında rehabilitasyon oldu ve Mayıs ayında taburcu edildi.
Evlilikleri : 3 defa evlenen Mahzuni Şerif ’in 8 çocuğu vardır.
1. Eşi: 12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısının kızı Emine ile nişanlandı ve daha sonra 1957 senesinde 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha isminde bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı.
2. Eşi : 1960 senesinde Ankara’da İtalyan asıllı Sovina Suna adlı bir kızla tanıştı. Kaçırarak evlendi. Bu konutluluktan ikiz olan Ferhat, Şirin ve Emrah isimli üç çocuğu olur.
3. Eşi: Mahzuni Şerif, 1971 senesinde Fatma Özdemir ile evlendi. Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş isimli dört çocuğu oldu.
Mahzuni Şerif, 17 Mayıs 2002 tarihinde Köln, Almanya ’da 62 yaşına can vermiştir. Nevşehir‘in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane ismi verilen bölgede defnedilmiştir.
Mahzuni Şerif, can vermeden evvel Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından aleyhinde dava açılmasına sebep olan Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi’ndeki yazısında söyle diyordu:
Özetle
“ ‘Hem Kızılbaş hem Alevi’yim’
– Ben Allah ismine insana secde etmeyi tercih etmekteyim. Bir Alevi çocuğu değil bir Hıristiyan, bir Musevi de olsam böyle düşünmekteyim. … İnsan aleminin sevgisinde, gönlünde, bütünlüğünde ve tabiatın her hoşluğunda beni yaradanı arayıp sevincime göre isimlendirdim. Ona gül dedim, bülbül dedim, çiçek dedim, Ali dedim, Veli dedim; ağzıma ve gözüme hoş gelen her şeye onun ismini verdim. Bana bunu haram edecek her yasaya, her bilirkişiye, her dinsel nas ’a insanarest sürüklemekteyim.
Ancak tarihi iyi okuyan ve merak eden bir şahıs olarak Türkiye Alevilerinin yolunun asıl Alici yol olduğunu korunmak ve yaymak isterim. Zira Ali ’nin başlattığı Cemahirel vukuat, Atatürk ’nam noktaladığı Cumhuriyetin mayasını hazırlamıştır. Ve bunun içindir ki Anadolu Alevileri, moderndir, bölüşümcüdür, demokrattır, hukukseverdir, barışsever aklıselimli bir cemiyettir…
Namaz kılarken hiçbir kimse, “Müslümanım” diyen bkocaman tarafından öldürülmez. Burada Ali ’yi şehit edenler, “Müslüman” idiyseler, bugünkü Sünni cihanının mensubu arkadaşlarımız, O ’nu vuranların Müslümanlığıyla nasıl şeref duyabiliyorlar?
Elhamdülillah Aleviyim, Kızılbaşım ve de laikim, ilericiyim, modernim.”
Türkülerinden Misaller:
İŞTE GİDİYORUM
İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem tasamdır mirasım ahım
Karardıkça bahtım karalansa da
Haydi gezelim yüce dağlarda
Arkadaş beni bıraktı ah ile çeperde
Ötmek istiyorum yıkık bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa da
Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni bıraktın elin dilinde
Güldün Mahzuni’nin berbat haline
Mervan’ın elinde parelense de
******************************************
BAYRAM GÜNÜ
Bahar kış ile barışır
Güller biter bayram günü
Kırgınlar hak’ka varışır
Kinler biter bayram günü
İnsanın kökü derinde
Hak’kı vardır bir yerinde
Baykuşun bozgun dilinde
Bülbül öter bayram günü
Şu bizim köyler bucaklar
Bayramda arkadaşı kucaklar
Hak’ka bakan âmâ ocaklar
Yanar tüter bayram günü
Der Mahzuni ahu çeperim
Ahu çeperim benim kârım
Hey bana küsen arkadaşlarım
Artık yeter bayram günü
******************************************
SAVULSUN GİTSİN
Ambargo mambargo dinleme gardaş
Gelin Amerika kovulsun gitsin
Üsleri müsleri çıksın btümörden
Kendi toprağına savulsun gitsin
Bu herifler senden alır haşhaşı
Morfin eder sana açar savaşı
Boşuna vurmadan gardaş gardaşı
Bir bayram davulu çalınsın gitsin
Elin gavurunu boşa çagırma
Konuttaki dövüşü ele duyurma
Seni senden, beni benden ayırma
Böyle bir memleket öğünsün gitsin
Bu topraklar bizimdir bizim olacak
Amerika bela buldu bulacak
Mahzuni bağımsız şehit kalacak
Yeter ki Türkiye’m dev olsun gitsin.
******************************************
BULDUĞU ZAMAN
Gökte yıldız yerde ışık görülmez
Güneş doğup gündüz olduğu zaman
İnsanoğlu ara yerde sürünmez
Baş koyacak yastık bulduğu zaman
Çalışmadan öksüz hakkını yeme
O kül kafan ile bilirim deme
Ayrılır ordular, kalkar duruşma
İnsanlık müzakeresiz kaldığı zaman
Bak ne hale koydun enteresan başımı
Zehir ettin ekmek ile aşımı
Boşa süslemeyin kabir taşımı
Mahzuni Şerif’ im can verdiği zaman
******************************************
ZALİMİN ÇİLEYİ VARSA
Karamanın koyunu
sonra çıkar oyunu
Ben artık izleyemem
yıkılası boyunu
Zalımın çileyi varsa
mazlumun allahı var
Ahım seni kül eder
vallahi billahi yar
At can verir alan kalır
yiğit can verir şöhret kalır
Âmâ muhtemel dünyada
can gider zaman kalır
Mahzuni bu rıhtıma
yaklaşıyor son gemi
Düşenin arkadaşı olmaz
bunu unutma emi
******************************************
BİTKİNİM BUGÜN
Ey hekim çekil başımdan
Gönlümden bitkinim bugün
O yar bana inanmıyor
Agresifim bugün, agresifim bugün
Geçen günüm aylar gibi
Eğilmişim yaylar gibi
Sevinip giden çaylar gibi
Serinkanlım bugün, serinkanlım bugün
Bu yol gider vara vara
Çevresini yara yara
Daha Önceki sevdigim arkadaşlara
Küskünüm bugün, küskünüm bugün
Der Mahzuni bile bile
Taşa tutu beni şike
Aşık oldum azraile
Vurgunum bugün, vugunum bugün.
******************************************
CANANIM
Bana yücelerden izleyen dilber
Siyah kirpiklerin ok mu cananım
Vicdan et suratını suratıma dönder
Istırabın sonu yok mu cananım
Gönül beğendi benim günahım nedir
Yandım ateşine bunca yıldır
Mecnun’un tasasından tasam fenadır
Bu tasanın dermanı yok mu cananım
Bu dünya örnektir çatısız hana
Ebedi kalmadı şah’a sultan’a
Deryanın içinde bir damla bana
Bu da Mahzuni ‘ye çok mu cananım.
******************************************
AĞLAMA
Kader böyle imiş böyle yazılmış
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Kabrimiz gurbet ele kazılmış
Gidiyorum dudu dilim ağlama
Ceylan bakışını üzme boşuna
Kurbanlar olayım gözün yaşına
Efkâr yakışmıyor hilal kaşına
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Emanet eyledim benli kuzumu
Arkalarda koyma benim gözümü
Getir ver çalayım kırık sazımı
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Mahzuni Şerif ‘im yollar göründü
Enteresan başım tasadan tasaya bmahsuldü
Fadime’m duvağın yerde süründü
Gidiyorum kara gözlüm ağlama.
******************************************
BARIŞAK
Ömrümün serdar’ı gönlümün şah’ı
Sana bu günlerde noldu barışak
Yollama arkasımdan ahu imamı
Bahar geldi bayram oldu barışak
Ben giderim gönül senden gitmiyor
Kuru çöl’de mavi sümbül bitmiyor
Küsenlere mevlam dayanak etmiyor
Ömür bitti çile doldu barışak
Kara zülüflerin dökmüş kaşına
Ben senden hoşlanmadım boşu boşuna
İncinmek günahtır kabir taşına
Farzet ki Mahzuni can verdi barışak
******************************************
GERİ DÖN
Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim
Onbeşinde bahar günüm geri dön
Birbirini yakalamaz oldu sözlerim
Neredesin pirim benim geri dön
Göçüm kalkmış Acemistan hoyunda
Sülalem sulanmış Dersim soyunda
Dünyaya gelmiştik Zeynel soyunda
Hemen gitme tatlı canım geri dön
Varıp gidip Elbistana karışsam
Ben kimim ki Yaradanla yarışam
Mahzuni’yem kırdım isem barışam
Yandı Kerem Aslı Hanım geri dön
******************************************
ÇEKER GİDERİM
Ben de bir peygamber olmuş olsaydım
Birlik tohumunu eker giderdim
Evvel yasaklardım kula kulluğu
İnsan Hak’tır deyip çeker giderdim
Bakmazdım zalimin gözü yaşına
Sabıra bağlamazdım boşu boşuna
İtikat etmezdim kabir taşına
Taş yerine çiçek eker giderdim
İnsan olduğu Doğrultu kıbledir bana
Ben böyle inandım zira insana
Çok sebeptir diye kavgaya kana
Bütün hududları söker giderdim
Cehalet insana pusudur pusu
Kolay bilinmiyor işin Doğrusu
Öğretmenim sürüklemeseydi ahret fobisi
Dünyaya bal kazanç şeker giderdim
Mahzuni hüner yok şah’ın tacında
Aşk yanamaz cehennemin sacında
Son ad isterse dar ağacında
İnsan der boynumu büker giderdim.
******************************************
DERMANIM MI VAR
Ben de şu dünyanın nesini sevem
Ovada savrulan harmanım mı var
Çıkıp seyran edem hangi yaylayı
He deyip kalkacak dermanım mı var
Kavramaz da enteresan gönlüm kavramaz
Mazlum öldürünce yiğit şöhretlenmez
Ağardı saçlarım lafım dinlenmez
Benim padişahtan fermanım mı var
Pare pare etti egemen yaramı
Donakaldım dünyamı ak mı kara mı
Der Mahzuni neyim alır eşkıya
Benim ceddilecek kervanım mı var.
******************************************
DEĞME NEŞESİNE
Değme neşesine palavra dünya’nın
İpini eline dolamış gider
Gözlerinin yaşı bana saklıdır
Tasalıyı tasasızı sulamış gider
Kimi süratli gider uzun yol meblağ
Kimi altın satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider
Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni
Bazen Şerif olur Bazı Mahzuni
Yurdunda anasız kuzu Mahzuni
İnsanlık ardından melemiş gider
******************************************
VASİYETİM
Ben Can Verince sevenlerim toplansın
Ağlamayıp benim sesim çalsınlar
Dualar etsinler kendi dilimden
Semana kızıl ışık salsınlar
Ankarada yüklesinler dengimi
Berçenekte başlatmıştım cengimi
Nevşehire taşısınlar rengimi
Hacı Bektaşı şeyhine dalsınlar
İnanarak gittim yüce Allaha
Hüseyinle düştüm ah ile vaha
Yanlış imam elin vurmasın daha
Bir seyitle namazımı kılsınlar
Üstüme ‘Bir Ozan Bektaşı’ yazın
Ama yazıları derince kazın
Çekem diye şu beş taşın ayazın
Ara gizeme kışın beni bulsunlar
İki fidan dikin selviden olsun
Cemler yapılırken vicdanım dolsun
Bir de bostan yapın altında kalsın
At yolcular karpuz kelek alsınlar
Yakın kaldı, yakın kaldı zamanım
İşte gidiyorum kaşı kemanım
Benim sevgiydi dinim imanım
Sevenlerim beni böyle bilsinler
Can taşıyan canlı kesinlikle can verir
Değişir dünyadan başka şey kazanç
Benim kim olduğum yavrular bilir
Ehlibeyt dünyası sahip olsunlar
Mahzuni asalet lafına doydum
İnsanlık ismine serimi koydum
Ben Ali’yi beğendim, Ali oğluydum
Bütün sevenlerim güzelce kalsınlar.
******************************************
DERMANIM MI VAR
Ben de şu dünyanın nesini sevem
Ovada savrulan harmanım mı var
Çıkıp seyran edem hangi yaylayı
He deyip kalkacak dermanım mı var
Kavramaz da enteresan gönlüm kavramaz
Mazlum öldürünce yiğit şöhretlenmez
Ağardı saçlarım lafım dinlenmez
Benim padişahtan fermanım mı var
Pare pare etti egemen yaramı
Donakaldım dünyamı ak mı kara mı
Der Mahzuni neyim alır eşkıya
Benim ceddilecek kervanım mı var.
******************************************
VEYSEL’E MEKTUP
Sen bu bahçelerden çok gelip geçtin
Arkadaşlar seni unutur mu Veysel’im
Arılarla çiçeklerde inleştin
Arkadaşlar seni unutur mu Veysel’im
Ne haktan gücendin ne de incittin
Taş ile geleni gül ile ittin
Koyunu kurdunan güderek gittin
Arkadaşlar seni unutur mu Veysel’im
Hak nurunu insanlarda aradın
Sabrı tarif ettin tasaya yaradın
Gönüllerde kaldın gözden ıradın
Arkadaşlar seni unutur mu Veysel’im
Dopdoluydun gezdim dedin beyhuda
Bin göz vermiş sana Cenabı Hüda
Sen arkadaşları unutmadın dünyada
Arkadaşlar seni unutur mu Veysel’im
Kuru söz etmedin Mahzuni gibi
Gözünde berraktı deryanın dibi
Mustafa Kemal’in asıl talibi
Arkadaşlar seni unutur mu Veysel’im
******************************************
EFENDİM Hoş Arkadaşım
Hoş arkadaşım aramızda senlik benlik olur mu
Neden gönlüm sarayını tarumar ettin böyle
Bilirsin ki yıkıntıda hanedanlık olur mu
Bir soluk alayım derken, bin hasar ettim böyle
Aman aman aman hoş efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara erişti
Su Baskınlar sessiz bağlar gazel efendim
Her baharda boz bulanıp, sevinip sevinip çağladın
Geçemedim su baskınlarından yollarımı bağladın
Diyarı gurbete saldın, arkasım gizeme ağladın
Figanı figana katıp, ahuçeper ettin böyle
Aman aman aman hoş efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara erişti
Su Baskınlar sessiz bağlar gazel efendim
Hey Mahzuni beğendiğimin lafını ferman gördüm
Kuru çöllerde gezdim, susuz değirmen gördüm
Ayaklarına surat sürdüm, elinden derman gördüm
Kaldırıp vurdun sineme, zülfükar ettin böyle
Aman aman aman hoş efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara erişti
Su Baskınlar sessiz bağlar gazel efendi